Beyaz Duvarım
Bu üzerimdeki ağırlık ne? Ciğerlerimde oluşan bu basınç, ellerimde ve ayaklarımdaki bu soğukluk hissi ne? İçimdeki bu sıcaklığın kaybolma sebebi ne?
Hatırladım.
Suya düşen değil üzerime yıkılan hayallerimden kalan moloz yığının ağırlığıydı bu. Gür bir şekilde yanarken bir anda sönen umutlarımın yokluğuydu bu soğuk. Yaşarken ölmek derken neyi anlatmak istediklerini anlayamamıştım hiç. Şimdi iyi anlıyorum. Hemde çok iyi…
Hayat adil değil ne yazık ki. Yaşattıkları ile insana 1 katarken aynı zamanda insandan 2 belkide 3 geri götürüyormuş. 24’ümde olmama rağmen sanki 50’sindeki bir insanın yorgunluğu var üzerimde. Çok fazla bir beklenti içinde olmadım hiçbir zaman. Ne insanlardan ne de hayattan. Hayallerim az ama özdü. Niyetlerim hep temizdi. Gel gör ki insanlar, değmeyecek varlıklar için adımı çizdi.
Hayatım, yeni boyanmış bembeyaz bir duvar iken yazdılar,çizdiler kafalarına göre. Her defasında, kirlendiğinde yeniden beyaza boyadım. Ben boyamaktan usandım, onlar yazıp çizmekten usanmadı. En kötüsü ise bazılarının izi kaldı…
Kalkamıyorum. Soğuktan uyuşmuş artık ruhum. O kadar çok moloz yığını attım ki üstümden, artık denemek bile istemiyorum. Yığınlarım, sanki benim mezarım. Ateşimin külleri, benim ölü toprağım…